Ahi Ahmed bugün toplantıda “
Biz de Mevlana’nın âşıklarındanız diyordu “ diye anlatıyordu.
Mevlana “ Sus, o nasıl ölü
efendi âşıktır ki, maşuku (sevilen) onu tanımıyor.
Bunlar bize mahrem (çok
samimi, içli dışlı) değildirler,
Fakat bizden mahrum (nasipsiz)
da değildirler.
“ Tanrı, velileri yeryüzüne, âlemlere rahmet (Acıma, esirgeme, koruma, merhamet etmek ) için getirdi.”
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Seven, sevdiğine
yakın olmalı ve sevdiğini sevdiğinin huzurunda söylemesi gerektiğini öğrendik.
2.
Uzaktan seviyorum
demek bir şey ifade etmediğini öğrendik.
3.
Yakinen
tanımayanın seviyorum demesinin gerçek sevgi olmayıp başka maksat için sarf
edilmiş söz olduğunu öğrendik.
4.
Seven ve
sevilenin içli dışlı, samimi olması gerektiğini öğrendik.
Herkesin sevdiği, saygı
gösterdiği, elini öptüğü Mevlana’yı ziyaret etmeden, göz göze gelmeden, elini
öpmeden, saygını kendisine sunmadan seviyorum demek bir şey ifade etmez.
Türbesini ziyaret etmemişsin,
kitaplarının hoşuna giden hikâyelerini okumuşsun sonra da Mevlana’yı seviyorum
demen bir şey ifade etmez.
Sen herkesin sevdiğini
seviyorum diyerek ham olmadığını ifade ediyorsun ki bunun sana faydası çok az
olur.
Gel davetinin manasını
anladıysan yürüyerek, koşarak kitaplarının içinden yol bularak gidersin.
Gel davetinin manasını
anlamadıysan, Konya’ya gittiğin zaman ayıp olmasın diye ziyaret edersin bu da
dostlarına anlatmak amacı taşır.
Hazreti Mevlana her şekilde
kendisinden yararlanılmasını istemektedir ve yararlandırmadadır.
Bizim sözümüz azami yararlanma
içindir.
Hatta türbesinin eşiğimden
bir adım içeri doğru atanı sahiplenir.
Kendine yaklaştırır.
Tanrı bu büyüğümüzü rahmet
olarak bize göndermiş azami olarak yaralanmalıyız.
*
RAVLİ