2 Aralık 2012 Pazar

MEVLANA VE KERAMETİN TESİRİ

Farzları ve sünnetleri yapmakta kusur etmeyen, yeryüzünde Tanrı’nın velisi olan müderrislerin sultanı (Ordünarüs Profesör) Şemseddin Mardini hazretleri (Tanrının rahmeti onun üzerine olsun) zamanın Şureyhi ve ikinci Numanı idi.

(Kuru topraklara su veren, yani sözleriyle insanları canlandıran)

Dini korumada onun bir ikincisi yoktu;
Fakat Sema’ı ve şeyhlerin kerametlerini son derece inkâr ederdi.

Tanrı erlerinin âleminden biraz haberi ve nasibi olan fakihlerden (din ve şeriat bilgini) bir gurup bir gün onun huzurunda Mevlana’nın menkıbelerini zikrettiler ve onun güzel huylarını sayarak:

“ Mevlana Hazretleri düşünmeksizin, kitapları mütalaa etmeksizin sema halinde fetva veriyor, filozofların nefislerini öyle tesir ediyor ve akıllı insanların aklını öyle durduruyor ki, bu ululardan hiçbiri onun yanında bir şey söyleyip nefes alamıyor;

Mantık bilginlerinin söz söyleme kemerleri onun huzurunda bağlı kalıyor dedi.

Şeyh Şemseddin bu din ve şeriat bilginlerine:
“ Bu bozuk hayallerden vazgeçmek ve daima dini ilimlerle meşgul olmak lazımdır” dedi.

Dedi ve susturdu, umuma verdiği bu dersi bitirdikten sonra kalkıp birkaç rekât namaz kıldı.

Ve namazdan çıkınca tekrar özel dersleriyle meşgul olmak üzere dinlenmek için,

Başını yere koyup uykuya daldıktan sonra elçilerin ve Peygamberlerin Sultanı Tanrı’nın elçisi Muhammed’i rüyasında gördü.

Peygamber Celaleddin-i Karatayi’nin (Tanrı rahmet etsin) medresesinde sofanın başköşesinde oturmuştu.

Bütün büyük sahabeler de orada bulunuyordu.
Peygamberin önüne bir tabak konulmuştu.

O anda Şemseddin ilerledi ve tam bir edeple peygambere (Tanrı’nın salât ve selamı üzerine olsun) selam verdi.

Mustafa Hazretleri “ Aleyke’s selam vel-ikram” diye cevap verdi.
Şemseddin tabağa parça-parça pişmiş etlerin konulmuş olduğunu gördü.

Peygamber onu yanına çağırıp o etlerden bir parça verdi.

O, “ Ey Tanrı’nın elçisi, etlerin en iyi ve lezzetlisi hangisidir?” diye Peygamberden sordu.

Peygamber: “ Etlerin en iyisi kemiğe yapışık olanıdır” buyurdu.
Şemseddin birdenbire uyandı.

Peygamber hazretlerini rüyasında gördüğünden ve Peygamberin mübarek eli ile kendisine bir nasip verildiği için duyduğu sevinçten ötürü kabına sığamadı,

Abdestini yenileyerek medresenin hücresinden sofaya çıktı ve orada rüyasında Hazreti Peygamberi gördüğü yerde Mevlana Hazretlerinin oturduğunu görünce “ Bu ne haldir” diye şaşa kaldı.

Edeple selam verdi.
Mevlana Hazretleri ikram buyurup selamının karşılığı olarak ayağa kalktı.

Şemseddin, Mevlana’nın elini öptükten sonra karşısına oturdu.
Sonra hatırından “ Acaba gördüğüm bu rüyayı Mevlana Hazretlerine söyleyeyim mi” diye geçirdi.

Fakat sonra” Bu soruyu ondan sorayım, bakalım ne cevap verecek” diye düşündü.

Şemseddin bu suali sormadan Mevlana Hazretleri, Muhammed Emin Hazretlerinin kendisine söylediği gibi:

“ Etlerin en iyisi kemiği yapışık olanıdır” cevabını verdi.
Bunu üzerine Şemseddin bayıldı, Mevlana da oradan kayboldu.

Şemseddin kendine geldiği vakit Mevlana’nın kaybolduğunu gördü.
Fakat bu olayı kendi nefsinde gizleyip kimseye söylemedi.

Fakat bu olay onda Mevlana’ya karşı büyük bir aşk oluşturacak tesir yaptı.

                                        *
Bir gün de Mevlana Efsahaddin Muid bir rüya gördü ve Mevlana’ya olan inkârdan ötürü tövbe etti.

Kapı dibinde başını açıp pay-ı maçanda (ayakkabı konulan yer) durdu.
Mevlana makas sürüp irade buyurmadıkça Şemseddin oturmadı ve mürit olmadı.

O günü kırka yakın danişment ve talebesi üstatlarına uyarak fukara sırasına girip Mevlevi kıyafetine bürünerek mürit oldular.

                                     ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Yaren,

Şemseddin hazretleri dini bilen, uygulayan, öğreten biri olduğunu öğrendik.
Tanrı onu sınırın burada bitmediğini daha da var olduğunu rüya yoluyla öğretti.

Peygamberimiz söylediği : “ Etlerin en iyisi kemiğe yapışık olanıdır” buyurmasının işaret ettiği mana hayatta olan vekilim, sana daha iyi yol gösterir anlamındadır.

Yunus Emre Hazretleri delikanlılığında Mevlana Hazretlerini ziyaret sonra ayrılırken söylediğini hatırlayalım.

Mesneviyi kastederek “ Ne uzun yazmışsınız
Çok emek ve gayret sarf etmişsiniz.

Bize kalsaydı aynen şöyle söylerdik:
‘Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm’ ”diyerek gözden kaybolur.

Bundan şunu anlamalıyız.

Peygamber vekili varken yakınında ululuk iddia etme, anlamadığın akıl erdiremediğin Peygamber vekillerinin yaptıklarını inkâr etme.

Sen anlamadıysan, aklın bilgin açıklayamıyorsa yok sayamazsın ki.

Hayatında hiçbir yalan söz çıkmamış kişinin anlattığına yalan veya değersizlik yükleyemezsin.

Bu durumda ne yapmalıyız:
Bu olanları anlayamadım, aklım ermedi.
Kabul edeyim de inkârcılardan olmayayım.

Tanrı inşallah anlayışıma verir de anlarım diye dua etmelisin.
Yaren baş gözüyle baktığın zaman Mevlana Hazretlerini görürsün.

Kalp gözüyle bakarsan Hazreti peygamberimizi görürsün.
Can gözüyle bakarsan Tanrı’yı görürsün.

İşte yaren nasıl bakarsan, ne ararsan Mevlana Hazretlerinin ruhaniyeti aynasında görürsün, bulursun, öğrenirsin, yararlanırsın.

Tanrıya giden yolu aydınlatan ve ruhaniyetiyle yolumuzu aydınlatan Tanrının bağışı ile bize yardım için gönderilen büyüğümüzü daha fazla tanımalıyız.

İşte böyle yaren,

Hazreti Mevlana’nın eşiğinden onun dünyasına gir.
Onun penceresine hayata ve gerçeklere bak.

Var olan ama gözükmeyen âleme onun ışığıyla bak da hakikatleri gör.
Sözünde sırlarını açıklamıştır, anlamaya çalış.

                                 *
RAVLİ

Popüler Yayınlar