2 Aralık 2012 Pazar

MEVLANA VE KAYBOLAN ÇOCUK

Bir gün Mevlana hazretleri Şeyh Selahaddin-i Zerkub’un (Tanrı ondan razı olsun) dükkânında oturmuştu.

Dostlar da dükkânın çevresinde halka olmuş ilahi bilgiler ve sırlarla meşgul oluyorlardı.

Birden bire ihtiyar bir adam göğsünü döverek ve ağlayıp sızlanarak içeri girdi, Mevlana’nın ayağına kapandı, hüngür-hüngür ağladı ve

“Yedi yaşında bir çocukcağızım vardı.
Onu çaldılar.

Kaç gündür aramaktan dermansız bir hale geldiğim halde onu bulamadım” dedi.

Bunun üzerine Mevlana büyük bir hiddetle
“ Tuhaf şey bütün varlıklar Tanrı’yı yitirmişler, onu hiç aramıyor ve onun için de bir istekte bulunmuyorlar.

Sana ne oldu da göğsünü dövüyorsun.
Senin gibi bir ihtiyar kendi çocukçağazının hasretiyle harap ve rüsva oluyor.

Neden bir an Tanrı’yı aramıyor ve imdat istemiyorsun ki, kaybolmuş Yusuf’unu Yakup gibi bulasın” buyurdu.

Derhal çaresiz kalan ihtiyar tövbe etti ve göğsünü kapamağa başladı.
Tam bu sırada onun kaybolan çocuğunun bulunduğunu gelip haber verdiler.

O gün o kadar insan âşık ve mürit oldu ki hesaba gelmez.

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Neler öğrendik:

1.   Babalar hep oğullarını ararlar.

2.   Kaybolan için ağlanır.

3.   Evlatlar babasını ihtiyacı olmadıkça aramazlar.

4.   Tanrı’nın kendisini istemeği unutarak, önemsemeyerek dünya işlerine dalmış olduğumuzu öğrendik.

5.   Tanrı’dan yardım istemeliyiz.

6.   Tanrı’dan istemeliyiz.

7.   Yusuf peygamber gibi Tanrı’ya ağla ki sonunda evladına kavuşasın.

 
Yaren sana şimdi pişmeyi anlatacağım: 

Buğdayın döngüsünü iyice bir düşün.
Suyun döngüsünü iyice bir düşün.

Her ikisini bir araya getirsen hamur haline getirsen yine de ateş görmeden, yenmez, sofraya konmaz, lezzetli bir şekilde kokmaz.

İLLE DE ATEŞ GÖRÜLMESİ GEREKİR.

Bu ateş kimisine evlat hasreti, kimine ölüm, kimine sevgiliden ayrılık, kimine hapis, kimine hastalık Vb.

Ulaşacağın olgunluk derecene, büyüklüğüne göre yanman gerekir.
Adı bela da olsa kaza da olsa senin kemale ermen için bu gereklidir.

Yazgında bu yoksa ve kemale ulaşmak istiyorsan az yiyerek, az uyuyarak, az konuşarak, toplumdan belirli bir zaman çekilerek bu yanma işlemini kendin gerçekleştirebilirsin.

Ey yaren,

“Hamdım, piştim, yandım elhamdülillah” sözünü Mevlana hazretlerinin ne zaman söylediğini bir araştır bakalım.

Ey yaren,
Allah fakiri sevindireceği zaman önce eşeğini kaybettirir, sonra buldurarak sevindirir.

Ey yaren,
Sen, sende olan, şah damarından daha yakınım diyen Tanrı’yı aramıyor da ne arıyorsun ki!

Ey yaren,
Mümin kulumun isteği benim isteğim olur yaratırım diyen Tanrı’dan ne sebeple ayrıldın ki.

Ey yaren,
Bu kadar şaşkın mısın?
Aklın başında değil mi?

Neyin daha önemli olduğunu ve öncelikli olduğunu sıralayıp yapamıyor musun?

Ey yaren,

Dünya işlerinin bittiğini gören, duyan var mı?
Bir telaştır gider, bir taraftan yapılır, bir taraftan yok edilir.

Bir ot gibi bile daha kök salıp tutunamadın, yaprak gibi oradan oraya esen rüzgâra göre savruluyor musun?

Ey yaren,

Okuduğun bu hikâyenin kahramanı Hazreti Mevlana’nın bereketi ile sakinleş ve yaşamını tekrar bir gözden geçir.

Ey yaren,

Nerden geldin?
Nereye gidiyorsun?

Ne yapıyorsun?

                                   *
RAVLİ

Popüler Yayınlar