Dostlar da dükkânın
çevresinde halka olmuş ilahi bilgiler ve sırlarla meşgul oluyorlardı.
Birden bire ihtiyar bir adam
göğsünü döverek ve ağlayıp sızlanarak içeri girdi, Mevlana’nın ayağına kapandı,
hüngür-hüngür ağladı ve
“Yedi yaşında bir
çocukcağızım vardı.
Onu çaldılar.
Kaç gündür aramaktan
dermansız bir hale geldiğim halde onu bulamadım” dedi.
Bunun üzerine Mevlana büyük bir
hiddetle
“ Tuhaf şey bütün varlıklar
Tanrı’yı yitirmişler, onu hiç aramıyor ve onun için de bir istekte
bulunmuyorlar.
Sana ne oldu da göğsünü dövüyorsun.
Senin gibi bir ihtiyar kendi
çocukçağazının hasretiyle harap ve rüsva oluyor.
Neden bir an Tanrı’yı
aramıyor ve imdat istemiyorsun ki, kaybolmuş Yusuf’unu Yakup gibi bulasın”
buyurdu.
Derhal çaresiz kalan ihtiyar
tövbe etti ve göğsünü kapamağa başladı.
Tam bu sırada onun kaybolan
çocuğunun bulunduğunu gelip haber verdiler.
O gün o kadar insan âşık ve
mürit oldu ki hesaba gelmez.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Babalar hep
oğullarını ararlar.
2.
Kaybolan için
ağlanır.
3.
Evlatlar babasını
ihtiyacı olmadıkça aramazlar.
4.
Tanrı’nın
kendisini istemeği unutarak, önemsemeyerek dünya işlerine dalmış olduğumuzu
öğrendik.
5.
Tanrı’dan yardım
istemeliyiz.
6.
Tanrı’dan
istemeliyiz.
7.
Yusuf peygamber
gibi Tanrı’ya ağla ki sonunda evladına kavuşasın.
Buğdayın döngüsünü iyice bir düşün.
Suyun döngüsünü iyice bir düşün.
Her ikisini bir araya getirsen hamur haline getirsen yine de ateş görmeden, yenmez, sofraya konmaz, lezzetli bir şekilde kokmaz.
İLLE DE ATEŞ GÖRÜLMESİ GEREKİR.
Bu ateş kimisine evlat hasreti, kimine ölüm, kimine sevgiliden ayrılık, kimine hapis, kimine hastalık Vb.
Ulaşacağın olgunluk derecene,
büyüklüğüne göre yanman gerekir.
Adı bela da olsa kaza da olsa
senin kemale ermen için bu gereklidir.
Yazgında bu yoksa ve kemale
ulaşmak istiyorsan az yiyerek, az uyuyarak, az konuşarak, toplumdan belirli bir
zaman çekilerek bu yanma işlemini kendin gerçekleştirebilirsin.
Ey yaren,
“Hamdım, piştim, yandım
elhamdülillah” sözünü Mevlana hazretlerinin ne zaman söylediğini bir araştır
bakalım.
Ey yaren,
Allah fakiri sevindireceği
zaman önce eşeğini kaybettirir, sonra buldurarak sevindirir.
Ey yaren,
Sen, sende olan, şah
damarından daha yakınım diyen Tanrı’yı aramıyor da ne arıyorsun ki!
Ey yaren,
Mümin kulumun isteği benim
isteğim olur yaratırım diyen Tanrı’dan ne sebeple ayrıldın ki.
Ey yaren,
Bu kadar şaşkın mısın?Aklın başında değil mi?
Neyin daha önemli olduğunu ve
öncelikli olduğunu sıralayıp yapamıyor musun?
Ey yaren,
Dünya işlerinin bittiğini
gören, duyan var mı?
Bir telaştır gider, bir
taraftan yapılır, bir taraftan yok edilir.
Bir ot gibi bile daha kök
salıp tutunamadın, yaprak gibi oradan oraya esen rüzgâra göre savruluyor musun?
Ey yaren,
Okuduğun bu hikâyenin
kahramanı Hazreti Mevlana’nın bereketi ile sakinleş ve yaşamını tekrar bir
gözden geçir.
Ey yaren,
Nerden geldin?
Nereye gidiyorsun?
Ne yapıyorsun?
*
RAVLİ