Hallac-i Mansur’un (Tanrı
onun aziz olan sırlarını kutlasın) menkıbeleri (Geçmiş zamanda olan olayları
hikâye etme) hakkında haberler veriyordu.
Sonunda “ Mansur’un
asılmasına sebep şu idi:
Mansur, bir gün “ Eğer
Muhammed’i elime geçirseydim, muhakkak onun yakasına yapışırdım.
Miraç gecesinde Tanrı’nın
huzuruna çıktığı vakit, yalnız kendi ümmetini düşündü.
Niçin bütün insanlar için rahmet
dilemedi.
Ve niçin hepsini bana
bağışla, demedi de (Sadece) müminleri bağışla, dedi “ der.
Bunun üzerine derhal Mustafa
hazretleri (Tanrının selât ve selamı onun üzerine olsun) temessül (Bir ruhun şekil
veya surete girmesi, cisimlenmesi) tecessüd edip (İç yüzünü araştırıp sırrını
çözmeye çalışma) kapıdan içeri girdi.
Ve “ İşte geldim, bakalım
nasıl alacaklı gibi yakama sarılacaksın, sarıl “ dedi.
Ve “ Biz ne istiyorsak
Tanrı’nın emriyle istiyoruz.
Kalbimiz onun buyruğunun
evidir.
Bu ev Tanrı’nın fermanından
başka her şeyden temizlenmiştir.
Eğer hepsi için rahmet iste,
deseydi, hepsi için isterdim.Fakat hepsi için değil, yalnız müminler için buyurdu “ diye ilave etti.
Mansur “ Borcumu ödemeye hazırım” diye sarığını indirdi.
Peygamber “ İlle senin başını
isterim, sarığınla razı olmam” dedi.
Nihayet ikinci gün o olay
vâkı oldu (Yani idam edildi).
O da bahane oldu.
Mansur darağacında “ Bunun
nereden geldiğini ve bunun kimin isteği olduğunu biliyorum ve onun isteğinden
de yüz çevirmem” dedi.
Öylece başını verdi ve âlemin
o sırrından yüz çevirmedi.
Sadık âşıklar din
büyüklerinin ve yakin sırrı ariflerinin emrinden asla yüz çevirmezler.
Arif, Tanrı ilminin madeni,
nefsi ile taliplerin ruhlarının sütannesi ve ruhu ile de âlemlerin Rabbi’nin
sırlarının kitabıdır.
O vahşi bir bedevi olsa da
yine akıl ve edep madenidir.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Peygamberimizin
buyruklarının ve dileklerinin Tanrı’nın dileği olduğunu öğrendik.
2.
Tanrı rahmetini
mümin olan peygamberimizin ümmetine verdiğini öğrendik.
3.
Peygamberle Tanrı
arasındaki söz ve sözleşmeye karışmanın cezasının darağacına çekilerek ölüm
olduğunu öğrendik.
4.
Tanrı hükmü ne
olursa olsun kulun severek boyun eğmesi gerektiğini öğrendik.
5.
Tanrı âşıklarının
din büyüklerinin ve yakin sırrı ariflerinin emrinden asla yüz çevirmediklerini
öğrendik.
6.
Arifin, Tanrı
ilminin madeni, nefsi ile taliplerin (İsteklilerin) ruhlarının sütannesi ve
ruhu ile de âlemlerin Rabbi’nin sırlarının kitabı olduğunu öğrendik.
7.
Arif, vahşi bir
bedevi olsa da yine akıl ve edep madeni olduğunu öğrendik.
Allah’ın işine
karışmamalıyız, kendi bilgi ve görgümüze göre hüküm vermeye kalkışmamalıyız.
Tanrı ile kul arasına
girmemiz gibi iki kul arasına da girmemeliyiz.
Hükmün Tanrıdan geldiğini
anladıysak hoşça, şikâyetçi olmadan kabul etmeliyiz.
*
RAVLİ