Bir gün Mevlana mübarek
medresenin sahanlığında dolaşıyor, müritlerde ayakta o sultanın mübarek yüzünü
seyrediyorlardı.
Mevlana “ Medresenin kapısını
adamakıllı kapatın” buyurdu.
Birdenbire sultan izzettin
vezir, emir ve naipleriyle (vekilleri) beraber Mevlana’ya ziyarete geldi.
Mevlana bir hücreye girip
gizlendi ve “ Zahmet etmesinler” diye cevap vermelerini emretti.
Padişahın cemaati dönüp
gittikten sonra birisi şiddetle medresenin kapısını çalıyor ve hiddetle kapıya
vuruyordu.
Bir derviş kalkıp kapıyı
açmak istedi.
(Fakat) Mevlana ona müsaade
etmeyip kendisi kalktı ve” Erenlerin kapısını kim vuruyor?” diye sordu.
Kapıdaki adam “ Kulların kulu
Emir-i Âlem’dir” dedi.
Kapı açıldı.
Emir i Âlem içeri girdi,
secdeler ederek Mevlana’nın huzuruna geldi.
Mevlana ona hitaben “ Ey
Emir-i Âlem sen (Kul huv Allahü ahad) (İhlâs suresi) i biliyor musun? Diye
sordu.
O da” Evet biliyorum” diye
cevap verdi.
Mevlana “ O halde oku
dinleyelim” dedi.
Emir-i Âlem okuduktan sonra
Mevlana:
“Görüyorsun ki Tanrı benim
anam, babam, çocuğum ve benzerim, eşim yok diyor.
Şimdi iş ve hizmet zamanıdır.
Sen elinden geldiği kadar
taate (ibadet) çalış, hiç bana güvenme.
Çünkü Tanrı erleri Tanrı’nın
sıfatı ile muttasıflardır (özelliğinde olan)” buyurdu ve
(Sura üflendiği zaman artık
aralarında akrabalık bağları kalmamıştır)
(Müminin, 101)
“Bu yolda nesep yoktur.
Bu faziletin mihrabı zühd ve
takvadır.”
Ve işte Çelebi Emir-i Âlem
ömrü oldukça ibadet, takva (Allah’tan korkmak) ve cömertlikle meşgul oldu.
Şeyh Nefiseddin dedi ki:
Çelebi Emir-i Âlem, Mevlana’nın huzurundan çıktıktan sonra Mevlana’nın bu sözlerinden dostların yüreklerine bir korku düştü.
“Acaba bizim akıbetimiz ne
olacak” diye pek çok ağladılar.
Bunu gören Mevlana “ Hayır,
hayır, iş korkulacak derece de değildir.
Ben istedim ki, bizim Emir-i Âlem
tamamıyla tembel olmasın ve hilekâr nefsine tembellik öğretmesin.
İmkân nispetinde de çalışıp
çabalasın.
Çünkü Tanrı atıl (tembel, üşengen, boş, faydasız) ve batıl (boş, doğru olmayan, haklı olmayan, çürük, temelsiz, görünüşe inanıp aldanan) kimseleri sevmez.”
Şiir:
“ Hakiki dost bu tarzdaki
aşüfteliği (çılgınca seveni) sever.Boş yere çalışmak uyumaktan daha iyidir.
Ben kâfir olayım, eğer bir
kimse Tanrı’ya iman ve itaat etmekten bir nefes ziyan ederse.
O, takva, zühd ve iyilik
işini tutar;
Çünkü iki dünyada kurtulma
onunla olur.”
Yoksa eğer ben, Tanrı’nın ne
kadar sonsuz bir rahmetin olduğunu söylesem, bu sırrı açıklasam, halk tamamıyla
işi gücü bırakıp yerinden kıpırdamaz.” Buyurdu.
Şiir:
“ Sen mutlak sonsuz bir
rahmetinin olduğunu söylesem, Bu sırrı açıklasam,
Halk tamamen işi gücü bırakıp
yerinden kıpırdamaz.” Buyurdu.
Şiir:
“ Sen mutlak bir emniyet
içerisindesin.Hâlbuki hamlar senin daha korku ve ümit içinde olduğun itikadındalar”
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
( 112 Sure)
İHLÂS
İhlâs, samimi olmak, dine
içtenlikle bağlamak, esasları sırf Allah rızası için uygulamak anlamındadır.
Mekke’de inmiştir, 4 ayettir.
İslami tevhid akidesine özlü
ve anlamlı ifadesidir.
Bismillahirrahmanirrahim
1.
2. 3. 4. De ki:
2.
O, Allah birdir.
3.
Allah sameddir.
4.
O, doğurmamış ve
doğmamıştır.
5.
Onun hiçbir dengi
yoktur.
(Samed, hiçbir şeye muhtaç
olmayan, aksine her şey kendisine muhtaç olan demektir.)
***
Neler öğrendik:
1.
Emrimizde olan
ret edilince bu hareketin bana karşı mı, yoksa gönderdiklerime karşı mı
yapıldığını anlamak için kendimiz yüz yüze görüşmeliyiz.
2.
Medresenin
kapısının her makam sahibine açık olmadığını öğrendik.
3.
Erenler kapısının
Allah’a kul olanlara hizmet edip kul olmak isteyenlere açıldığını öğrendik.
4.
Hiç kimseye dayanmadan,
güvenmeden ibadetimizi yaparak çalışmamız gerektiğini öğrendik.
5.
Tanrı erleri de
Tanrı huyuyla huylandıkları için yakınlarına garanti vererek onları
tembelleştirmezler.
6.
Tanrı erleri
kıyameti ve şartlarını hayattayken önceden yaşarlar.
7.
Tanrı erleri
kendisine yakın olanları korurlar ama belli etmezler.
8.
Tanrı erleri hilekâr
nefse teslim olup tembelleşmemizi istemezler.
9.
Tanrı’nın tembel,
üşengen, boş, faydasız, içi boş, doğru olmayan, haklı olmayan, çürük, temelsiz,
görünüşe inanıp aldanan kimseleri sevmediğini öğrendik.
10.
Hep Allah bu
yaptığıma ne der diye kendimize sormamız gerektiğini öğrendik.
11.
Tanrı’ya iman ve
itaat etmek yaşamımızın tamamını kapsamalıdır.
12.
Tanrı erinin
mutlak eminlik içinde olduğunu öğrendik.
13.
Rızkın bir
şekilde tembellik etsen bile verildiğini ancak bu şekilde yaşama önerilmediğini
öğrendik.
14.
Tanrı erleri
Tanrı’yı çılgınca sevdikleri için kendilerini çığlınca sevenleri de
sevdiklerini öğrendik.
Yaren,
Tanrı erlerini soğuk ve itici
görebilirsin.
Onlar kendine çevresini yük
etmezler.
Herkesin çalışıp, çabalayarak
helal rızkını kazanmasını, kendisini geliştirmesini, ibadetlerini yapmasını
ister, bekler, zorlar.
Tembellik yaparsak bir zaman
sonra farkında olmadan hilekâr oluruz, hilekârlığı aklı kullanıyorum diye kılıf
hazırlaşırsak farkında olmadan tembelliğe alışırız.
Çalışkan olmalıyız, bize
düşen görevi hakkını vererek yapmalıyız.
Aman sende deyip işleri
önemsizleştirmemeliyiz.
Faydalı işlere yönelmeliyiz.
Bilgi ve fikirlerle kendimizi
doldurmalıyız.
Bana lazım olmayan bilgiyi ne
yapayım deme, en azından görüşünü genişletir, derinleştirir.
Doğru olmalıyız, doğruyu aramalıyız.
Yaptığımız işte haklı çıkacak konum ve durumda olmalıyız.
Çürük, içi boş, temelsiz
bilgi, fikir ve işlere sahip çıkmamalıyız.
Sadece görünüşe inanıp aldananlardan
olmamalıyız.
Takva Allah’ın azabından
korkarak:
1.
Yasaklardan uzak
durmalısın.
2.
Şüphelilerden
uzak durmalısın.
3.
Lüzumsuzluktan
uzak durmalısın
Kendimize faydası olmasa bile
boş durmayıp başkasına faydası olan işler yapmalıyız.
*
RAVLİ