3 Aralık 2012 Pazartesi

MEVLANA VE GAYB’DAN GELEN YEMEK

İlahi dost Bahaeddin-i Bahri hikâye etti ki:

Emirliğim zamanında, Çelebi Hüsameddin hazretlerini sık-sık ziyarete gitmek ve onunla sohbette bulunmak âdetimdi.

Çelebi de çok vakitler bize gelirdi.
(Fakat) Mevlana Hazretleri ile daha tanışmamıştı.

Bir gün Çelebi benim evime teşrif etmişti.
O anda Mevlana’nın merdivenlerden yukarı çıktığını gördüm.

Mevlana “ Emir Bahaeddin, Çelebi hazretlerini bizim elimizden kapmak mı istiyorsun ?” Dedi.

Ben baş koydum ve “ Bizim her ikimiz de Hüdavendiğar hazretleri tarafından kapılmış olan halis kullardanız “ dedim.

Ve o gelip oturunca bir yemek hazırlamayı düşündüm.
Mevlana tam bu sırada “ Bir şeycik getir” buyurdu.

Ben getirmek üzere kalktım.
Mevlana “ Hizmetçiye bağır da o getiriversin “ dedi.

Bunun üzerine ben hizmetçiye Rumca “ Hazır neyin var?” diye sordum.
Hizmetçi “ Şimdi yemek yedik ve kapları yıkamak için tencereye sıcak su koydum” dedi.

Mevlana “ Hizmetçi tencereyi getirsin “ buyurdu.
Sonra sahan ve kâseyi istedi, kendi elleriyle tencereden kâseye biraz koydu.

Bu koyduğunun kızartılmış etli tavuk olduğunu gördüm.
Güzelliği ve tadı itibariyle eşsizdi.

Hepimiz boş tencereden bu kadar yemeğin nasıl çıktığını şaşıp kaldık.
Mevlana “ Bu Tanrı tarafından gelmiş bir gayb yemeğidir.
Onu yemek lazımdır. “ buyurdu.

Bu kul ve Çelebi hazretleri yemekle meşgul olduğumuz sırada, Mevlana Hazretleri namaza durdu.

Malımı, çoluk çocuğumu, akarları mı, dostları mı terk edip kul ve mürit olmamın sebebi işte bu oldu.


                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Neler öğrendik:

Gayb âleminden Tanrı’nın yemek gönderdiğini öğrendik.
Nimete şükür etmemiz gerektiğini öğrendik.

Mehmet Furuni Dede.

Sultan Divani Mehmet Çelebi (Afyonkarahisar Mevlevihane şeyhi, anne tarafından Mevlana’ya mensuptur) Hazretlerinin Çiltenan adı verilen kırk tane olan müritlerindendir.

Divan-ı Kebiri getirmek için, Sultan Divani ile beraber İran’a seyahat etmiştir.

Uzun süren yolculuk esnasında Acemistan topraklarında giderken dervişlerin yanındaki yiyecek bitip açlık tehlikesi ile karşılaştılar.

Sultan Divani Hazretleri Mehmet Furuni dedeye hitaben:
“ Ey Derviş-i Tennur Mehmet Furuni dede bu dervişlere gayb cebinden ekmek bahşet” diye emretti.

Hak aşığı Mehmet dede ellerini Sema’ya kaldırıp dua etti.
Hep birlikte el kaldırıp, Cenab-ı Hakka yalvardılar.

Dua bittikten sonra Mehmet dede koltuk altından sıcak pide çıkartarak derviş arkadaşlarına dağıttı.

Bu hadiseden sonra Mehmet dedeye Mehmet Furuni ismi verildi.
Hicri 936 yılında vefat etmiştir.

Kabri Afyonkarahisar Mevlevi Camii içindedir.
(Afyon Evliyaları ve ilim adamları. H.Fikri Yazıcı oğlu)

                                  *
İşte böyle yaren,

Gayb âleminden gelen sofra hikâyeleri:
Yunus Emre Hazretleriyle,

Hz. İsa ile,
Bektaşi dervişlerinin ilgili olanlarını biliyoruz.

Kaynak olmadığı için aklımda kalanı yazıyorum:
Hz İsa ve havarileri uzun bir yolculuktan sonra yiyeceksiz kalıyorlar.

Hz. İsa dua ederek gayb sofrasından yiyecek istiyor.
O anda herkes doyduktan sonra artıyor.

                                  *
Yunus Emre hazretleri ve iki derviş bir fırtınalı günde mağarada mahsur kalıyorlar.

Birbirinin ismini sormadan dini muhabbete dalıyorlar.
Fırtına uzun sürünce dervişlerden biri dua ediyor gaybdan sofra geliyor, yiyorlar.

Fırtına devam edince ikinci derviş dua ediyor gene gaybdan yemek geliyor yiyorlar.

Fırtına devam edince Yunus hazretlerine sende dua et de karnımızı doyuralım diyorlar.

Yunus “ Ey güzel Allah’ım bu arkadaşlar kimin hatırı için istiyorlarsa onun hatırı için sofra gönder” diye dua ediyor.  

 Gaybdan iki sofra geliyor.
Diğer dervişler soruyorlar “ Kimin ismini söyledin de iki sofra geldi” diye.

Yunus “ Sizin söylediğiniz ismin hatırına” diyor.
Oradaki iki derviş biz Derviş Yunus hatırına istedik diyorlar.

Bunu üzerine Derviş Yunus Emre Hazretleri kendinden geçiyor.
Tanrı katında yerini ve değerini öğreniyor.

                                     *
Mevlevi dervişleri Bektaşi tekkesinde misafir iken büyük bir asker gurubu uğruyor ve dervişlerden yiyecek istiyorlar.

Tekkede de yiyecek bir avuç bulgurdan başka bir şey yokmuş.
Bektaşi dervişi kazana su koymalarını ve kaynatmalarını istiyor.

Su kaynarken bir avuç bulguru dua ederek içine atıyor.
Kazan pilavla doluyor.

Mevlevi dervişi de pilavı sizden pidesi de bizden olsun diye koltuk altından sıcak pide çıkarmaya başlıyor.

Herkes doyuyor ve artıyor.
(Bunu babam Fehmi Bayraşa anlattı ama çocuktum isimleri ve yeri şimdi hatırlayamadım)

                                  *
RAVLİ

Popüler Yayınlar