Vefa öyle bir şeydir ki, onu
beş yaşındaki çocuğa karşı gösterseniz inanır ve sizi sever; ama size cefa da
eder.
Kendi cinsimden birini istiyorum; onu kıble edineyim, yüzümü ona
çevireyim.
Kendimden geçmiş olayım.
Söylediğim bu sözden sen ne
anlıyorsun?
Kendimden geçmiş olayım
dedim.
Şimdi kendime kıble (Yöneldiğim) edindiğim o adam söylediklerimi anlayan ve kavrayan kimsedir.
Gelelim o çok çetin ve
anlaşılması zor olan Peygamber sözüne.
Onun manasını ve ne demek
istediğini el ayası gibi açık gösterelim. Örnek olarak onun bir sözünü ele
alalım.
Anlamını, gramerini,
okunuşunu araştıralım.
Meselâ olmaz, yok anlamına
gelen La sözü için yorum olmaz, çünkü mutlak olumsuzluk ekidir.
Fakat Mâ harfi, hem
olumsuzluk edatıdır, hem haber edatı, hem de başka manalarda kullanılabilir.
Ancak ben bu incelikleri
düşünürsem onların kaçtığını görürüm. Görüyorsun ki, Allah elçisi olan Hazreti
Muhammed ile sohbet etmek istediğim zaman bütün bu söz inceliklerine dikkat
eder, onunla hesaplı konuşurum.
Ama senin dostluk alanına
ayak bastıktan sonra çok saygısız ve cesur oldum.
Hiç bunları düşünmedim.
Bu sözden ne mana çıkar diye
ihtiyatlı konuşayım, demedim.
Yahut bu işte bu noktayı
hatırıma getirmedim.
La (olmaz) demek ihtiyata ve
dostluğa yaraşmaz, çünkü azap verir.
Ya tamamıyla âlim olmalı
yahut da ilgisiz bir köylü gibi olmalı. Yoksa senin ateşinden duman tüter.
Söndür, istemiyorum!
Ya tamam yanar ya tamam söner.
Derler ki:
Bu söz yepyeni bir sözdür.
Evet yepyenidir.
Ama size göre. Yoksa iğneciye göre değil.
Henüz ilk gençlik
çağındaydım.
Abdalın biri zındık (İki
yüzlülük eden, Allah’a ve ahrete inanmayan ama inanıyormuş gibi davranan)
olduğunu işitmiş, acele anasının başını kesmiş.
Analık hakkı nerede kaldı?
Diye soranlara şu cevabı
vermiş:
Mülhidler (Allah’ı inkâr
eden, dinsiz, imansız), zındıklar bilsinler ki, kendilerinden korkum yoktur.
Bunu işiten bir mülhid, o
benden daha mülhid imiş, demiş.
Ben asla bunu yapmadım.
Ayrılık demi geldi dediğim
zaman bunu söz olarak söyledim, yoksa hakikatte değil.
Bunu istesem de yapamam.
Gidemem hayır bununla mağrur
olmamalı.
Şiir:
Hafızamın bozukluğundan
Veki'a yakındım.
Bana günahları terk etmek
vahyolundu, dedi. (Yani varlığı terk etmek)
(M. 285)
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Vefa: Verilen sözde durma,
sözü yerine getirme, dostluğu devam ettirme, yetişme, yeterli olma, ödeme.
Cefa: Eziyet, incitme.
***
Neler öğrendik:
1.
Sevgi ve inançla
bağlanmanın vefalı olmayı sağladığını, Mevlana Hazretlerinin “ O halde şimdi siz vefaya sıkı sarılın “
buyurduğunu öğrendik.
2.
Mevlana
Hazretlerinin daima “ Erlerin vefası veya vefa hakkı için” diyerek yemin
ettiğini öğrendik.
3.
“ Tanrı
vefasından ötürü övündüğünü ve başkasının ahdine (söz verme, yemin, ) benden
daha vefalı olan var mı? Diye sorduğunu öğrendik.
4.
Sözleri anlama ve
kavrama yeteneği olanlara yönlenmemiz gerektiğini öğrendik.
5.
Sözü açık ve
anlaşılır hale getirmemiz gerektiğini öğrendik.
6.
Bir sözü âlim
düzeyinde bilmemiz veya susmamız gerektiğini öğrendik.
7.
Dostluğun söz ve
davranışlarda cesaret verdiğini öğrendik.
8.
Yeni duyduğumuz
sözü yeni kabul ederiz hâlbuki bu söz çok önce söylenebileceğini öğrendik.
9.
Çocuklarımıza
dini, Allah’ı ve ahreti öğretmemiz gerektiğini öğrendik.
10.
İnansızlığın da
dereceleri olduğunu öğrendik.
11.
Hafızamızın
bozukluğundan kurtulmak için günahları terk etmemiz gerektiğini öğrendik.
***
İşte böyle yaren
RAVLİ ……(Kelime veya kavramı) yazarak Google den
büyüklerimizin bu konudaki sözlerini öğrenebilirsin.
*
RAVLİ