10 Aralık 2012 Pazartesi

HU! VE ŞEMSİ TEBRİZİ 14

Ben de böylece onun çomağında bir top olayım.

Vefa öyle bir şeydir ki, onu beş yaşındaki çocuğa karşı gösterseniz inanır ve sizi sever; ama size cefa da eder.

Kendi cinsimden birini istiyorum; onu kıble edineyim, yüzümü ona çevireyim.
Kendimden geçmiş olayım.

Söylediğim bu sözden sen ne anlıyorsun?
Kendimden geçmiş olayım dedim.

Şimdi kendime kıble (Yöneldiğim) edindiğim o adam söylediklerimi anlayan ve kavrayan kimsedir.

Gelelim o çok çetin ve anlaşılması zor olan Peygamber sözüne.
Onun manasını ve ne demek istediğini el ayası gibi açık gösterelim. Örnek olarak onun bir sözünü ele alalım.

Anlamını, gramerini, okunuşunu araştıralım.
Meselâ olmaz, yok anlamına gelen La sözü için yorum olmaz, çünkü mutlak olumsuzluk ekidir.

Fakat Mâ harfi, hem olumsuzluk edatıdır, hem haber edatı, hem de başka manalarda kullanılabilir.

Ancak ben bu incelikleri düşünürsem onların kaçtığını görürüm. Görüyorsun ki, Allah elçisi olan Hazreti Muhammed ile sohbet etmek istediğim zaman bütün bu söz inceliklerine dikkat eder, onunla hesaplı konuşurum.

Ama senin dostluk alanına ayak bastıktan sonra çok saygısız ve cesur oldum.
Hiç bunları düşünmedim.

Bu sözden ne mana çıkar diye ihtiyatlı konuşayım, demedim.
Yahut bu işte bu noktayı hatırıma getirmedim.

La (olmaz) demek ihtiyata ve dostluğa yaraşmaz, çünkü azap verir.
Ya tamamıyla âlim olmalı yahut da ilgisiz bir köylü gibi olmalı.
Yoksa senin ateşinden duman tüter.

Söndür, istemiyorum!
Ya tamam yanar ya tamam söner.

Derler ki:
Bu söz yepyeni bir sözdür.

Evet yepyenidir.
Ama size göre.
Yoksa iğneciye göre değil.

Henüz ilk gençlik çağındaydım.

Abdalın biri zındık (İki yüzlülük eden, Allah’a ve ahrete inanmayan ama inanıyormuş gibi davranan) olduğunu işitmiş, acele anasının başını kesmiş.

Analık hakkı nerede kaldı?
Diye soranlara şu cevabı vermiş:

Mülhidler (Allah’ı inkâr eden, dinsiz, imansız), zındıklar bilsinler ki, kendilerinden korkum yoktur.

Bunu işiten bir mülhid, o benden daha mülhid imiş, demiş.
Ben asla bunu yapmadım.

Ayrılık demi geldi dediğim zaman bunu söz olarak söyledim, yoksa hakikatte değil.
Bunu istesem de yapamam.

Gidemem hayır bununla mağrur olmamalı.
Şiir:

Hafızamın bozukluğundan Veki'a yakındım.
Bana günahları terk etmek vahyolundu, dedi.
(Yani varlığı terk etmek)

(M. 285)

                 ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
 ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***

Vefa: Verilen sözde durma, sözü yerine getirme, dostluğu devam ettirme, yetişme, yeterli olma, ödeme.

Cefa: Eziyet, incitme.

                      ***

Neler öğrendik:

1.   Sevgi ve inançla bağlanmanın vefalı olmayı sağladığını, Mevlana Hazretlerinin  “ O halde şimdi siz vefaya sıkı sarılın “ buyurduğunu öğrendik.

2.   Mevlana Hazretlerinin daima “ Erlerin vefası veya vefa hakkı için” diyerek yemin ettiğini öğrendik.

3.   “ Tanrı vefasından ötürü övündüğünü ve başkasının ahdine (söz verme, yemin, ) benden daha vefalı olan var mı? Diye sorduğunu öğrendik.

4.   Sözleri anlama ve kavrama yeteneği olanlara yönlenmemiz gerektiğini öğrendik.

5.   Sözü açık ve anlaşılır hale getirmemiz gerektiğini öğrendik.

6.   Bir sözü âlim düzeyinde bilmemiz veya susmamız gerektiğini öğrendik.

7.   Dostluğun söz ve davranışlarda cesaret verdiğini öğrendik.

8.   Yeni duyduğumuz sözü yeni kabul ederiz hâlbuki bu söz çok önce söylenebileceğini öğrendik.

9.   Çocuklarımıza dini, Allah’ı ve ahreti öğretmemiz gerektiğini öğrendik.

10.                  İnansızlığın da dereceleri olduğunu öğrendik.

11.                  Hafızamızın bozukluğundan kurtulmak için günahları terk etmemiz gerektiğini öğrendik.

                                 ***

İşte böyle yaren

RAVLİ ……(Kelime veya kavramı) yazarak Google den büyüklerimizin bu konudaki sözlerini öğrenebilirsin.

                                      *
RAVLİ

Popüler Yayınlar