Divane (Kendimi kaybettim) oldum.
Pabuçsuz dışarı fırladım.
Müjde dediler, şimdi geri
geliyor.
Şah mı geliyor? Dedim. Evet dediler.
Yeniden canlandım, kendime
geldim.
Ey Âdemoğlu!
Şimdi yanına geleyim, bir şey
okuyayım ki, yolcuları da umutsuzluğa uğratayım, dedim.
Dışarı çıktım, öyle kendimden
geçmiş bir halde idim ki, önüne koştum, neredeydin ki, gelmedin? Dedim.
Acaba nasıl edeyim de yanına
geleyim?
Bir abdal sana erişemez mi? Ben bu nefsin elinden acizim, sana nasıl yaklaşayım!
Ona öyle şeyler söyledim ki,
eğer o sırada yanımda olaydın, boynuma bir yumruk vurur beni harap ederdin.
Öyle bir yumruk vur ki, şu duvara vursan delerdi.
Zavallı ben, kim bilir ne hale gelirdim!
Eğer kuvvetli, semiz bir delikanlı da olsaydı, o hal sırasında hiç bir şey yapamaz, ancak terbiye ile ayağıma kapanırdı.
Diyelim ki, benim de tanıdıklarım, kardeşlerim var, gideyim danışayım.
Eğer git derlerse, işin içyüzüne bakarım.
Beni kurtarırlar mı, yoksa kurtaramazlar mı?
Zavallı kapıcı, acaba ne olacak diye o kapıcıkta oturmuştur.
Çünkü o taraftan, bu varlığa doğru her an ayrılık var, diye sesleniyorlar.
Her lâhza,, gel git,
diyorlar. O taraf aynı renkte, aynı şekildedir.
Hak âlemi hoş bir
âlemdir.
Biri dedi ki: Bize söz söyletmezler.
Biri dedi ki: Bize söz söyletmezler.
O der ki: Allah arş
üzerindedir.
Bu der ki: o mekândan
münezzehtir. Artık biz de şaşırdık.
Her nerede ki, yaşa!
Ömrün uzun olsun, vaktin hoş
geçsin! Sözleri vardır, böyle konuşmayı ayıp sayarlar.
(M. 250) Bir zaman din bilgini idim; ayrıca, Sofilerin fıkhı olan Tembih adlı kitabı ve daha başka fıkıh kitaplarını da okumuştum.
(M. 250) Bir zaman din bilgini idim; ayrıca, Sofilerin fıkhı olan Tembih adlı kitabı ve daha başka fıkıh kitaplarını da okumuştum.
Ama şimdi onlardan hiç biri
hatırıma gelmiyor.
Ancak böylece arkasından
gidersem başını kaldırır, karşıma geçer.
Eğer bende masal dinleme arzusu yoksa ah git der.
Bari sen gel, dostlarla bir
arada bulunmak gençlik çağlarından daha tatlıdır.Yemin, ant içme için Arapçada üç harf vardır: Vav, B, T harfleri. Bazıları vallahi, billahi, tallahi derler, işin içyüzü böyledir.
Evet.
Onun arı ve yüce benliği, o
ulu Allah'ın temiz zatı hakkı için o kimseler de, o medresede o ciheti (Yönü) öğrendiler.
Marifet öğrenelim, falan
medreseye yerleşelim dediler.
O devreleri iyi
değerlendirmek gerektir.
Bu toplulukta hep bundan
bahsederler.
Falan yeri tutalım, çabuk meşhur olalım derler.
Bilgiyi, dünya lokması
uğrunda niçin tahsil etmeli?Benim kim olduğumu, cevherimin ne olduğunu, niçin geldiğimi nereye gideceğimi, aslımın nereden olduğunu öğretmeyen bir tahsil neye yarar?
Eğer bu manalar bir testide
su gibi ise ben testisiz su arıyorum.
Arap dilindeki manalar, Arap
kılığına bürünmüştür, istiyorum ki, bunları iyi anlamak için sıkıntıya
katlanayım.
Maksat Arapça öğrenmekten
başka bir şey değildir.
Mısra:
Kâbe’den, put haneden maksadım sensin!
Benim put haneden maksadım senin yanağının hayali ve cemalindir.
Mısra:
Kâbe’den, put haneden maksadım sensin!
Benim put haneden maksadım senin yanağının hayali ve cemalindir.
Bu şiirin kelimeleri,
istediğim o manaları vermek bakımından gönlüme yar değilse elbet de bar (Tanrı)
olacaktır.
Şimdi nereye gidelim?
Kendimizi nerede kurtaralım?Bir ayranın içine düşmüşüz.
O nasıl ayrandır ki, ucu
bucağı yok.
Onu çevreleyen bir kâse de
yok. Ta ki ayrandan bir kenara çıkalım.
Yahut bal içindeyiz.
Kanadımızı çırptıkça daha çok yapışıyoruz.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Allah bizi kendi halimize bıraktığı zaman bunalıma
girdiğimizi, tekrar bizimle ilgilenince sevinç içinde olduğumuzu öğrendik.
2. Allah bize şah damarımızdan daha yakın olduğu halde
nefsimizin, isteklerimizin kuvvetli etkisinden Allah ile meşgul olamadığımızı
öğrendik.
3. Nefsin etkisinden kurtulmak için dostlara kardeşlere
gidilmesi yardım istenmesi gerektiğini öğrendik.
4. Yardım istemeye gideceğimiz kardeşlerin gücünü
düşünerek nefsin tesirinden kurtarıp kurtaramayacağını düşünüp içsel bir
değerlendirme yapılması gerektiğini öğrendik.
5. Yardım almaya gittiğimiz zaman işin sonu ne olur diye
uygun olmasa da sormamız gerektiğini öğrendik.
6. Her davranışımızda
bir ayrılığın kendini gösterdiğini öğrendik.
7. İnsanların defalarca gel demelerinden sonra git
demelerinden, sebebi belli olan veya olmayan ayrılıklarından kurtulmak için
Allah âlemine gitmenin doğru, beğenilen ve faydalı bir davranış biçimi olduğunu
öğrendik.
8. Yanlış veya yeterli olmayan görüşe ait bilgilerin
arkasından gidersek Allah’a gidiş yolumuzun üzerinde karşımıza geçip duvar gibi
engel olacağını öğrendik.
9. Bir şey öğrenmek için gittiğimiz yerlerde hep masal
anlatıldığını, masal dinlemek arzusunda olmadığımızı anlarlarsa oradan gitmemiz
için hareketler yaptıklarını öğrendik.
10.
Genelde dünya
işleri için öğrenim yapıldığını ve bu konunun devamlı konuşulduğunu öğrendik.
11.
Kim olduğumuzu,
değerimizin ne olduğunu, niçin dünyada yaşadığımızı, ölünce nereye gideceğimizi,
nerden geldiğimizi, aslımızın ne olduğunu öğretmeyen bir öğretimin istenilen
faydayı sağlayamayacağını öğrendik.
12.
Kalıba girmeyen
manaları aramamız bunlara ait işaretleri önemsememiz gerektiğini öğrendik.
13.
Bütün amaç ve
uğraşının sevgiliyi ya da Tanrı’yı bulmak olduğunu öğrendik.
Allah âlemine gitmemizi
geciktiren, engel olan nefsimizin, yoğun isteklerimizin, olgun kişiler
olmayanların anlatımlarının yanlış yönlendirmeleri ve bizim de bunlara doğru
diye kabul etmemizle olduğunu öğrendik.
Allah âlemine gitmemiş
kişilerin anlattıkları parça-parça olduğundan Allah âlemine giden yolu
gösteremez.
Mevlana Hazretlerinin
sistemli bir şekilde yolun inceliklerini güzel anlattığını biliyoruz ve bu yolu
böyle bir büyüğün önerileriyle gidenlerin çok olduğunu görüyoruz.
Şems Hazretleri önemli
olanları işaret ederek yanlışa düşmemizi istemez.
Allah âlemine gitmek önce
Allah’tan izin alman gerekir.
Allah’tan izin çıkarsa sana
Allah bir dostunu sevdirerek yakınlaştırır ve yolu öğretir, sende böylece o
âleme katılırsın.
Ben kendim bulurum giderim
dersen çok uzun bir yol olduğunu bilmelisin, çok ciddi çalışmanla birlikte
tahminen bin senelik bir ömür gerekir.
*
RAVLİ