3 Kasım 2012 Cumartesi

ŞEMSİ TEBRİZİ VE MEVLANA HAZRETLERİNE MEKTUP 28

Bir kaç kişi vardır ki, Allah rüyada görünebilir derler.
Birçoğu da onun ne rüyada, ne de ayık iken görülemeyeceğini söylerler.
Bunlar taklitçilerdir.

En çok gerçeği arayanlar en çok taklitçidirler.

Bir zümre vardır ki, gönül taklitçisidir; bir zümre safa (Temizlik, saflık) taklitçisi, bir tayfa da Mustafa (S.A.) taklitçisidir.

Bir zümre de Allah taklitçisidir.
Allah’tan söz açarlar.

Bir topluluk da hem onu taklit etmez, hem de ondan söz nakletmezler, ancak kendiliklerinden konuşurlar.

Kuran' da, "Ey Resulüm söyle ki, eğer Rabbimin sözlerini yazmak için deniz mürekkep olsaydı ve onun bir katı da eklenseydi yine Rabbimin sözleri bitmezden önce deniz tükenirdi,"
(Kehf Suresi, 109) buyuruyor.

Rabbimin sözleri diye söyleyen odur.
Derler ki: O, yani Allah'a işaret eden zamir (İç, iç yüz) iki kısımdır.
Biri doğrudan doğruya ona, yani Allah'a, öteki de onun hakikatine işarettir.

Bir başkası da Allah kendisi için o zamirini kullanıyor ki bu onun için saygı ifadesidir; böylece söz daha tatlı ve lâtif oluyor, dedi.

Gaibi (Yokluğu) anmak, ondan uzaklaşmak, hazır olanı anmak da ürkmektir, derler.
Zikreden bir kimse, iki halin dışında değildir.
Ya hazırdır, ya gaiptir (Orada yoktur).

Gaip ise gıybet ediyor (arkadan konuşuyor), hazır ise vahşet, ürkeklik gösteriyor, denilebilir.

Onun yanında çok zikretmek, tıpkı sultanın yanında bulunan has kölesinin, sultan şöyle yaptı, (M. 249) sultan böyle söyledi deyip durmasına benzer.

Bu bir nevi küstahlık olur, hoşa gitmez.
Gıybet ise büyük günahlardandır.'

Dört büyük günah, yani gıybet, bühtan, kan dökme, zulümdür.
Karşı taraf hakkını bağışlamadıkça bu günahları işleyen kimse azaptan kurtulamaz.
Meğerki sultan ona yardım etsin.

Allah karpuz gönderdi.
Şimdi bizim nasibimiz armut değildir.
Armut boğazda düğümlenir, hâlbuki karpuzun tadı hoştur.

                 ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Allah’tan söz edenlerin taklitçi olduklarını öğrendik.

2.   Allah’ın sözleri sonsuz derecede çok olduğundan birkaç sözün söylenmesi tamamını anlatamayacağı için eksik olacağını öğrendik.

3.   Allah’ın söylerinde doğrudan doğruya içi anlatan yani görünmeyen ama var ve etken olanı anlatan sözler olduğunu işaret edildiğini öğrendik.

4.   Allah’ın sözlerinde kendi görülebilir gerçekliğini, düşünce yolu ile doğruyu gösteren, tanıma ve bilme işaretleri verdiğini öğrendik.

5.    Allah’ın kendisi ile daima beraber olduğunu bilmeyenler Allah’ın ismini anarlar ki bu davranış küstahlık olduğunu bunun da hoş bir durum olmadığını öğrendik.

6.     Allah’tan sanki kendisi ile beraber değilmiş gibi söz etmenin gıybet olduğunu bunun da büyük günahlardan olduğunu öğrendik.

7.   Allah’a karşı günah işlediğimiz zaman farkına varır da af dilersek Allah da affederse ancak o günahtan kurtulabileceğimizi öğrendik.

8.   Her şeyi yerli yerine koymamız ve yerinde davranışlarda bulunmamız gerektiğini öğrendik.

9.   Allah ne nasip ettiyse razı olup memnun olmamız gerektiğini öğrendik.

 İşte böyle yaren,

Allah ile birlikte olanların, birlikte olmanın farkında olanların sözlerinde Allah adı söylenmeden söylenen sözler olduğunu, bu sözü dinleyeninde o sözün söyleyenin dilinden söylendiğini, bu sözlerin Allahtan gelen bir hitap bir işaret olduğunu anladıklarını öğrendik, anladık.

İçten gelen kişinin çıkarlarından, beklentilerinden temizlenmiş sözlerin herhangi bir söz olmadığını, dikkate alınması ve değerlendirilmesi gerektiğini öğrendik, anladık.

Allah söyletti diye de tanımladığımız saf temiz, katışıksız kişi veya olağan dışı söz söyleyen çocuğun sözüne de Allah söyletti deriz.

Bir bütünlük içinden gelen bir sözün tatlılığı, hoşluğu, işe yararlılığı ile nefsin isteklerinden gelen sözün aynı olamayacağını öğrendik, anladık.

Olgun büyüklerimiz sözü söylerler ama onun detaylı izahını yapmazlar ve “Anlayana bir işaret yeter” diyerek sözü uzatmazlar.

Allah’ı anlatmak görevinde olanların anlatımları taklitçilik yönünden olup burada fazla kalmayıp hakikate yönelmeleri gerekir.

Kendinde Allah’ı görmeyenlerin, bilmeyenlerin, farkında olmayanların taklitçilikte kalacaklarını sonraki mana âlemine giremeyeceklerini öğrendik, anladık.

                                            *
Allah sözlerinin iç yüzü öğrenmeye ve anlatmaya işaret, kiminin de hakikatini anlatmaya çalışıldığı işaretler olduğunu, öğrenenler işaretleri bu yönüyle ayırıp dikkatli dinlemeleri ve karışıklığa sebep vermemeleri gerektiğini öğrendik, anladık.
                                              *
RAVLİ ŞEMS-İ TEBRİZİ VE DÖRT BÜYÜK GÜNAH okumanı öneririm.

                                                 *
RAVLİ

Popüler Yayınlar