Şu çerçöpe benzeyen dünya ehli de oynar durur; bunu da Sema sanır.
Oysaki sema:
Buluşma cennetinden gönüle
vuran bir ışıktır.
Kör olana derler ki; çeşitli
zanlara kapılır, onlardan kurtulması da mümkün değildir.
Gönül de ona derler ki, iyiden iyiye inançla bu şüphelerden kurtuluş yolunu bulur.
Sema-ı bazı bilginler men etmişlerdir, bazıları caiz
görmüşlerdir.
Her ikisi de doğrudur.
Nefse uyan, şehvetine kapılan
kişiler, kibirle, gafletle Sema yapmaya
kalkarlar, ahret hallerinden haberleri yoktur.
Onların sema-ı, boşuna bir iştir, oyundan ibarettir.
Onlar yaptıklarıyla azaba
uğrayanların ta kendileridir.
Şeyhlerin, muhiplerin Sema’ına gelince:
Bunlar boş şeylerden,
oyunlardan tertemizdir, hatta zahir ehlinin çalışıp çabalamalarından da bunlar
yücedir.
Çünkü:
“ İşler,
niyetlere göredir”(Hadis Et-Tecrid, I s 4)
***
FİHİ MA-FİH VE MECALİS-İ
SEBA’ dan seçmeler
Hazırlayan Abdülbaki
GÖLPINARLI
***
Neler öğrendik:
1.
Sema etme
zevkinden mahrum olanın hastalandığını öğrendik.
2.
Sema’yı
yasaklayanın veya aleyhinde konuşanın üstü kan içinde kalacağını öğrendik.
3.
Aşk
mahrumiyetinden olan kanlı gözyaşının bazen dışarıya bazen de içeriye aktığını
öğrendik.
4.
Yiyip içmekten
başka zevki olmayanların kâfirler mesafesinde kaldığını öğrendik.
Akbabanın gıdası leştir.
Şahinin gıdası taze ettir.
Serçesini gıdası tahıldır.
Her canlının gıdası farklı
farklıdır.
Şahin kafese konursa veya leş
yedirilirse ölür.
Özgürce yaşayan, davranana
yasak korsan kahrından ölür.
Çünkü yaşam yazgısı böyle
yazılmıştır.
Yarış atına yük vurursan veya
sütçü beygirini yarışa sokarsan beklenilen elde ediş olmaz.
Herkesin gıdası ayrı olduğu
gibi yaptığı iş de başka başkadır.
Yerli yerince davranmak
gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ