Düşünce ve kanaati çok zor değiştiğinden herkes doğru olduğuna
inansa bile kolaylıkla değiştiremez.
Sağlıklı şekilde herkes düşünemez.
Akıllıca davranmak için bağımsız ve tarafsız düşünebilme
hazırlığı yapmış olmak gerekir.
Doğru ve iyi düşünmek için kendini bu konuda yetiştirmiş olmak
gerekir.
Her düşünce insanın aklına uygun gelmez.
Problemli bir ortamda yaşayanların sorunlarla sürekli uğraşmak
zorunda olanların akıl ve düşüncesi karışık olur.
Aklı ve zekâ yerinde olsak bile konu üzerinde iyi düşünebilir
olmak için sakin bir yer ve zaman bulmak gerekir.
Tasa veya zihni yoran sorunlardan kendini uzaklaştırmak söylendiği
kadar kolay değildir.
Önceki düşüncelerimiz ve söylediğimiz söz bizi bağlayacağından
serbest hareket edemeyiz ve aklımız karışır.
Çok laf edilen ortamın verdiği tedirginlikten kurtulmak kolay
değildir.
Konuları ayırarak düşünebilen, sonra da bunları bütün içinde
değerlendirip karar aşamasına getiren azdır.
Genelde bir konu üzerinde inceleme yapmadan rastgele konuşan,
uyduran, yalan söyleyen çok olduğundan doğru, geçerli, yararlı olanı seçmek
zordur.
Her insan verilen mesajı zihin yorgunluğu sebebiyle anlayamaz,
kavrayamaz.
Çok şeyi delil ve şahit
olmadan olabileceğine inanarak yanlış kanaat oluştururuz.
Ani gelişen bir olay karşısında aklımız karışır, anlayamaz,
kavrayamaz duruma geliriz.
Problemleri çözüm yoluna sokmadan ertelediğimiz zaman zihninde
çeşitli konular birikeceğinden yeni bir algıya karşı kör ve sağır durumuna
düşeriz.
Doğru kişiyi bulup, sorup öğrenme yerine kendim çözeceğim
diyenler zihin yorgunluğundan düşünemez duruma gelirler.
Önceki bilgiyi doğru kabul edenler yeni bir düşünce karşısında
ve aklı altüst olur, aptallaşırlar.
Uzmanlık ve altyapı gerektiren düşüncelerde anlamamak,
aklı ermemek önceleri zordur.
Gereği gibi düşünecek durumda olmak için ortam çok güç bulunur.
Sadece kendi düşünce ve isteklerine göre davranan, isteği
dışındakini peşinen kabul etmez.
Kararını önceden vermiş olanların, kendini önceden şartlanmak
suretiyle bağlayanların, yeni bir şey yapmaya kesin karar vermeleri için çok
zaman beklemek durumunda kalırlar.
Çok aptal veya inatçı olan, başka şeyleri önemseyenler yeni bir
konu ve duruma girmezler.
Unutkan olanlar, aklında tutmayanlar dinleseler de, anlamış
gözükseler de kısa bir süre sonra hiç söylenmemiş, uyarılmamış, öğretilmemiş
gibi eski davranışını yaparlar.
Yoğun bir çalışma içinde olanlar dolu oldukları için değişik bir
şeye ilgi duymazlar.
Aklını ve düşüncesini bir şeye yoğunlaştıranlar kendilerini
kapatmış durumdadırlar.
Kendi düşünce ve görüşünün en iyi olduğuna inanan kimsenin öğüdü,
uyarısını kimse dinlememek istemez.
Zaaflarından yararlanarak kandırmak, oyuna getirmek huyu olanlar
sanki seninle aynı duygu ve düşüncede imiş gibi davranırlar.
Konu ne kadar önemli olursa olsun o kişinin kendi önceliklerinde
yer almıyorsa konuşma boşunadır.
Aşırı bedensel yorgunlar, yorgunluktan bunalıma düşmemek için
uzak dururlar.
İstekler vücuda aman vermeden oradan oraya koşturur, zavallı
akıl istekleri yerine getirmek için uğraşır durur.
Sonuç olarak herkesin başka
öncelikleri, istekleri, yapması gereken işleri, anlama ve kavrama yeteneği ile
ruhsal problemi olduğundan berrak bir kafa bulamayız.
Önem derecesini gönüle vermek suretiyle ve ısrar etmek suretiyle olgunlaşma için engel teşkil eden yanlış düşüncenin ilk sıradan alınıp aşağı sıraya atılması gerekir.
Aklın gönüle hizmet etmesi
gerekir.
Düşünceler akla hizmet etmeye
başladığı zaman kargaşa ve duyarsızlıklar egemen olur.
Gönül Tanrı aşkıyla ilk
sıraya konduğu vakit tüm problemlerin kolaylıkla ve doğru biçimde
halledileceğini göreceksin ve yaşayacaksın.
Gönül Tanrı yolunda aşkla
gittiğini hatırlayarak aşkın sırrını Şems-i Tebrizi ve Mevlana Hazretlerinden
de dem almayı öğrenmemiz ve yaşamamız gerekir.
İnşallah bu satırları okuyana
nasip ve kolay olur.
Âmin.
*
RAVLİ